Enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarını sağlamak bir ulusun ortak görevidir. Bu mücadelede kapsamında öncelikle yurttaşların enflasyona yol açan hükümet politikalarına dur demesi gerekmektedir. Amacı enflasyonla mücadele olan kurumların başında gelen merkez bankası tamimiyle özelleştirilmelidir. Bunu ben demiyorum, parti ideolojimizin temeli olan bu doktrin şahsıma ait değil ulu önderimiz Mustafa kemal Atatürk’e aittir. 11 haziran 1930 tarih ve 1715 sayılı merkez bankasının kurulmasına yönelik kanun ile özel bir banka olarak tedrici bir şekilde kurulmuş, hükümet veya ona bağlı kuruluşların %15 den fazla ortağı olamayacağı 26. maddesi ile hükme bağlanmıştır. Peki neden? Atatürk neden böyle bir gereklilik hissetmiştir. Belki de Kanunun bu maddesi daha meclise oylamaya geçilmezden çok önce ulu önderin derin tecrübe ve emeği olduğunu görüyoruz. Gerek Osmanlı devletindeki memuriyet görevinde gerekse genç cumhuriyetin ilerici atılım hamlelerini öncüsü olarak, dönemin başbakanı olan İsmet İNÖNÜ’ nün parasal genişlemeyi finansal araçlar gibi görüp Osmanlı devleti gibi geçmişte yaptığı finansal kaynak yaratma düşüncesinin etkili olduğunu düşünüyordu. Bu konuda Atatürk’ün Türk Milletini çıkar ve menfaatleri mevzu bahis olunca İsmet paşaya dahi güvenmediğini anlamaktayız. Zira ismet İNÖNÜ konu ile alakalı bir anısını şu şekilde anlatmaktadır.
Hükümet olarak yılda iki kez ödeme yapamayacak duruma düştüğümüz olurdu. Gider konuşurdum. Birkaç milyon liralık emisyonun bizi ferahlatacağını anlatmaya çalışırdım. Bir defa bile “evet” dedirtemedim.
Peki neden?
İsmet İNÖNÜ bu anısı ile parasal genişlemeyi bir gelir kalemi olarak gördüğünün kanıtıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ise gelecekte teşebbüs edeceği merkez bankasının hükümetlerce ele geçirilmesini önlemek ve bu teşebbüsün daima milli kalmasını sağlayacak kanunun meclisten geçmesi gerekmekteydi. Hükumetler Bazen cehaletten, bazen mecburiyetten bu gaflet içine düşebilirdi. Toplum inşa etmek için ekonomi, güçlü ekonomi gerekmektedir. Halk alın terini, emeğinin karşılığını korumak için hükümet ile köşe kapmaca oynamamalıdır.
Özetle diyebiliriz ki; enflasyon bir ulusun kaderi değildir. Enflasyon ile mücadele bir ulusun ortak görevidir. Bu görevi icra ederken parasal genişleme enflasyon yaratma yeteneği söz konusu olduğunda hükümet yada halk için dahi olsa paranın vade değeri her iki taraf için eşit olmalıdır. İstisna kapsamında arz eksikliğini gidermek için sektör öncülerine veya stratejik öneme haiz kurumlar hariç olabilir.
Türk Lirası; Türk ulusunun ekonomik bayrağıdır. Bu bayrak hükümetlerin elinde olması finansal intihardır. Türk lirası banknotlarının tanzim ve ihracı görevini icra eden Türkiye cumhuriyet merkez bankası Atatürk döneminde olduğu gibi tamamıyla özelleştirilmelidir. Aksi takdirde ulusal ekonomimizin bayrağı olan Türk Lirası finansal borçlanma araçları ile idame ettirilecektir. Halbuki; enflasyon yaratma yeteneği olmayan kurumlar haricinde paranın tanzim ve ihracında paranın maliyeti olan faiz, ihtiyaçların giderilmesine hükümet veya halk olsun eşit olmalıdır. Türkiye istatistik kurumu mutfak masraflarının çoğunlukta olduğu çekirdek enflasyonu belirlerken faizin belirlenmesi amacıyla enflasyon oranını özelleştirilmiş merkez bankasının bir iştiraki olarak görev icra etmelidir.
Yapılacak olan bellidir. Ulu önderin izinden Türkiye Cumhuriyet’inin fabrika ayarlarına geri dönmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası özelleştirilmeli, hükümetin avans ve borçlanma araçlarında baştan belirlenmiş limiti olmalıdır. Aksi takdirde enflasyon milletimizin kaderi olacaktır.
Yazar hakkında